İktidar, beceriksizliğini köylü üzerinden kapatmak istiyor

NİHAT Babaözü, Ankara’nın Sincan ilçesine bağlı Çokören köyünde çiftçilik ve hayvancılık yapıyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın, “Afganistan ve Suriyeliler olmazsa tarım ve hayvancılık biter” sözlerine öfkeli. Yabancı işçi, çoban arayacaklarına bu sorunu kendi vatandaşlarımızla çözmek varken, buna yetkililerin eğilmemesinin faturasını çıkarıyor. Nihat Babaözü hesap kitap bilen, her şeyi rakamlarla anlatan bir çiftçi. Nihat Bey’le konuşurken, yanımızdan bir koyun sürüsü geçiyor. Çobanları Afganistanlı. “Evet, Afgan ve Suriyeli çoban ve işçiler olmazsa işimiz zor” diyor ama bunun sorumlusunun hükümet olduğunu anlatıyor. Babaözü çimlerin üzerine oturduk, bir ağaç gölgesinde sorularımızı şöyle cevaplandırdı:

ENFLASYONU ÇİFTÇİ DÜŞÜRÜYOR

“Ülkemizde gıda fiyatları üretim maliyetlerinin çok altında. Bunun sebebi hükümetin enflasyonu düşürme vaadini yerine getirirken kendi beceriksizliğini köylü üzerinden kapatmaya çalışması. Yani enflasyonu köylü mü düşürecek? Bu nasıl oluyor?  Bunun için önce üretimde girdilere bakalım: Birincisi, mazot, ikincisi gübre, üçüncüsü tohum, dördüncüsü işçi.  Bu dört ana kalemin her birine ayrı ayrı yüzde 100’ün üzerinde zam geldi.

Peki üreticinin fiyatları nerede? Örneğin et ve süt üretimindeki ana girdi arpa. Arpanın fiyatı sadece yüzde üç arttı. Beslenmedeki ana girdiğimiz ekmek. Ekmeklik buğdayın fiyatı ise sadece yüzde 12 arttı. Demek ki enflasyonu hükümet değil, çiftçi düşürüyor. Hükümetin enflasyonu düşürme başarısı yok. Çiftçi yüzde 3 artışla ayakta kalabilir mi? Üstelik son 4 yıldır bu hep böyle. Çiftçinin ürününün fiyatı enflasyonun yüzde 20’si oranında artıyor. Ama üretimde kullanılan girdi fiyatları ise yüzde 100’ün üzerinde artıyor. Yıllardır köylüye yapılan haksızlık, köyleri yaşanamaz hale getirdiğinden, genç çiftçi yok. Toprağını terk etmek zorunda kalıyor. Köyünü terk eden gençlerin yeni iş alanı genelde özel güvenlik görevlisi olmak. Genç insanlarımız atıl duruma düşüyor, ülkeye katma değeri olmuyor. Dolayısıyla köyde çalışacak adam kalkmayınca, dışarıdan gelen Afganistanlı ve Suriyelilere muhtaç hale geldik.”

PARAMIZ AFGANİSTAN’A GİDİYOR

Bakan Yumaklı, ülkemizdekiler yetmiyormuş gibi Afganistan’dan yeni çoban getirmenin hevesinde. Oradan çoban getirtmeyi de ‘Başarı’ sayıyorlar. Nihat Babaözü, Türkiye’nin sadece bu alandaki kayıplarını şöyle anlatıyor:

“Geçen yıl aylık 450 dolara çalışan Afgan çoban ya da sulamalarda çalışan işçinin aylığı şimdi 1.200 dolar. Yani enflasyon, işçi ücretlerinde dolar bazında da yüzde 100’den fazla arttı. Ülkemizde 2 milyon civarında Afganlı olduğu belirtiliyor. Her Afganlı ülkesine düzenli olarak aylık 750 dolar gönderiyor. Bu da toplamda aylık 1,5 milyar dolar, yıllık 18 milyar dolar yapıyor. Yusufeli Barajı’nın 1 milyar 800 milyon dolara yapıldığını düşünürsek, yıllık 10 Yusufeli Barajı parayı Afganistan’a aktarıyoruz. Marmaray’ın 1 milyar 200 milyon liraya yapıldığını düşünürsek her yıl 15 Marmaray parası Afganistan’a akıyor.”

Tarımın desteklenmesi amacıyla çıkarılan kanun gereği köylüye pay verilmesi gerekiyor. Ancak bu da yapılmıyor. Babaözü’nü dinliyorum:

“AKP iktidarı döneminde, hükümet köylünün desteklenmesi amacıyla yasal olarak vermesi gereken paradan 152 milyar dolar kesinti yaptı. Köylü hakkını alamadığı için köyler yaşanamaz hale geldi. Eğer hükümet köylüyü destekleseydi işçi sorunu olmazdı. 

Bugün çiftçimiz büyük sorunlar yaşarken, bunun sonucu olarak traktörlerini satıyor. Sadece Konya bölgesinde 200 beygirgücü üzerinde 2 bin civarında traktör satılıyor.

Bunların tamamı ithal traktörler. 400 milyon Euro boşa gitmiş durumda.

Çiftçinin bir atımlık barutu kaldı

Nihat Babaözü, “Bu yıl çiftçi ve hayvancılık yapanlar için bir dönüm noktası. Çünkü yıllardır hep çiftçi vererek geldi. Artık verecek bir şeyi kalmadı, son noktadayız, son barutumuz. Artık size de yok, bize de yok noktasındayız” diyor. Ülkemizde hayvan sayısının yüzde 4 azalmasına rağmen, süt üretiminin yüzde 5 arttığının açıklandığını hatırlatan Babaözü, arazi toplulaştırmayla ilgili de şu iddiada bulundu:

“Son yıllarda çok sayıda çiftçimiz arazisini satıyor, üretimden çekiliyor. Bu insanlar niçin tarlasını satıyor diye düşünmüyorlar mı? Arazi toplulaştırması yapılıyor. Toplulaştırmanın amacı yabancılara arazi satışını kolaylaştırmak. Satan çok olduğu için tarla fiyatları da düşüyor. Örneğin kendi köyümüzde geçen yıl dönümü 250 bin lira olan tarlanın, dönümü şimdi 140-150 bin lira arasında değişiyor. Çiftçi tarlasını satmasın, üretimden çekilmesin de ne yapsın?”

Meralar işgal altında

Köyde hayvanlar meralara çıkarılmıyor, daha çok ahır besiciliği yapılıyor? Bunun nedenini Nihat Babaözü şöyle açıkladı:

“Meralar tecavüz altında. Meralar işgal edilmiş ve oralara ekin ekiliyor. Tarım Müdürlüğü’ne gidiyorsunuz, ‘Bu bizim işimiz değil, belediyeye gidin’ diyorlar. Belediyeye gidiyorsunuz, ‘Biz değil, o işlere kaymakamlık bakıyor’ deniliyor. Kaymakamlıkta da dediklerinizin doğru olup olmadığını yerinde incelemek için bin lira araç parası yatırmanız isteniyor. Yani devletin malını korumak için cebinizden para vermeniz gerekiyor. Bu durumda mera hayvancılığı da yapılamıyor.”

Çiftçi gözüyle çözüm önerileri

Köyünde inekleri, mandaları, koyunları var. Köylüyü üretimden koparmamak mümkün mü? Nihat Babaözü “Tabii mümkün. Onun için öncelikle çiftçinin yasal haklarının tamamının üreticiye verilmesi gerekiyor. Köylüyü üretimden koparmamak için bazı önlemler gerekli” diyor. Çiftçi gözüyle o önlemlerin ne olduğunu Nihat Babaözü şöyle sıraladı:

UKRAYNA ÇİFTÇİSİNE SAĞLANAN

Kapatılan köy okulları mutlaka açılmalı. Çünkü köy çocukları toprağına, hayvanına olan duygusal bağını koparmaması için öğrenimini köyde yapmalı. Kapalı köy okulu bırakılmamalı. 

Köy çocukları ziraat fakültesi ve veterinerlik fakültelerine sınavsız ya da farklı bir puan türüyle öncelikli olarak alınmalı. Bu insanlar okullarını bitirdiğinde daha bilinçli tarım ve hayvancılık yapar, köylerinde örnek olur.

 Ticaret Bakanlığı, dünya piyasalarında buğdayın tonunun 275 dolar olduğunu belirtiyor. Ama ülkemizde açıklanan fiyatının piyasanın üzerinde yani 280 dolar civarında olduğunu söylüyor. Oysa buğday ithal ettiğimiz Ukrayna’da kişi başı milli gelir 4 bin dolar. Yani, insanlar Türkiye’den yüzde 100 daha ucuza yaşıyor. Ana girdiler olan mazot, gübre, tohum, işçilik ise Türkiye’dekinin yarı fiyatı. Aynı koşulları bize de sağlasınlar biz de buna eyvallah diyelim.

Yurtdışından devamlı gemilerle tarım ürünü ve hayvan ithali yapılıyor. Ülke yöneticilerinin çocuklarının gemi filolarının sahibi olmaları planlı bir girişim miydi? Türkiye’de yapılabilecekken ürün ithal edilmesi ülke kaynaklarının yok edilmesidir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir